Haftanın Ücretsiz Oyunları: 24 Ekim - 30 Ekim
Senin için derlediğimiz ücretsiz oyunlar listesinde bu hafta 7 oyunla karşındayız. Platformlara özel ücretsiz oyunları görmek için haberimizi okumaya devam et.
Geçtiğimiz hafta ücretsiz sahip olabileceğin birbirinden eğlenceli oyunların içeriğinden ayrıntılı şekilde bahsettiğimiz Haftanın Ücretsiz Oyunları başlığımızda bu hafta sana tüylerini diken diken edecek ücretsiz oyunlarla geldik, malum Halloween yaklaşıyor ve gerilim oyunları gündemde. Her türden oyunun olduğu Saturnalia ile başlayan listemiz A Plague Tale: Requiem ile son buluyor. Toplamda 7 ücretsiz oyunu incelemek, indirmek ve tadını çıkarmak için okumayı bırakma.
Saturnalia (Epic Games)
Saturnalia, 1989 senesinde geçen ve 80'lerin o Synthwave atmosferini korku ile birleştirip oyuncuya fazlasıyla hissettiren ve rogue-like unsurlara sahip bir macera korku oyunu. FOTONICA, MirrorMoon EP ve Wheels of Aurelia'nın yaratıcıları Santa Ragione tarafından geliştirildi ve yayınlandı. Bu oyunda vatandaşların kaybolduğu ve sinir bozucu bir sisin kasvetle her yerini sardığı bir İtalyan köyü olan Gravoi köyünde olacağız. Biraz Stranger Things'i anımsattı değil mi?
Dur, okumaya devam et. Bu köyde her kış gündönümü gecesinde gerçekleşen kadim bir ritüel düzenleniyor. Biz ana karakter olarak yine oldukça meraklıyız ve oyuna girdiğimizde bu ürkütücü köyün gelenekleri ve aşırı karanlık sırları hakkındaki gerçeği öğrenmek istiyoruz, bu yüzden oyun boyunca cevapları bulmak için köyü iyice aramamız gerekiyor. Bunun için de kullanabileceğimiz maalesef tek bir yol var, o da labirente benzeyen bir yerde sadece bir el feneri ile keşfe çıkmak. E yıl 1989, teknoloji ilerlememiş ve köyde bize bu kadar imkan veriliyor. Ayrıyeten bizi avlamak isteyen yaratığımsı şeylerle savaşamıyoruz, uçuş ve kendimizi gizlemek elimizdeki tek seçenekler gibi görünüyor.
Saturnalia, otantik Sardunya folkloru ve klasik İtalyan giallo korku filmlerinden eşit oranda etkilenen bir oyun diyebiliriz. Maceramız ise sürekli değişiyor, hikaye interaktif yönüyle bizleri tekdüze korkudan uzaklaştırıyor. Şahsi fikrimiz, oyundaki karakter çeşitliliği de oyunu dikkat çekici yapan unsurlardan biri çünkü korku oyunlarında pek alışık değiliz bu duruma.
Oyun başlangıcında dört oynanabilir karakter var, hepsi de meraklı, zehir gibi... Seç, beğen, al. Her karakter bu lanet köye musallat olan sırları ortaya çıkarmak ve nihayetinde kıyametten kaçmak için benzersiz yeteneklere sahip, artık bu yeteneklerin ne olduğunu da sen oynadıkça keşfedeceksin. Baştan uyaralım, Saturnalia'nın stop-motion animasyonu ve canlı dışavurumcu sanat tarzı seni bayağı bir etkileyecek ama aynı zamanda korkutacak.
PC platformu için Epic Games Store‘a özel olan Saturnalia, 27 Ekim tarihinde ücretsiz!
Warhammer 40,000: Mechanicus (Epic Games)
Warhammer 40,000: Mechanicus, Games Workshop'un Warhammer 40,000 ayarına dayanan taktiksel bir sıra tabanlı savaş oyunu olarak Bulwark Studios tarafından geliştirildi, Kasedo Games tarafından yayınlandı ve 2018'de PC için, 2020'de ise Xbox One, PS4 ve Nintendo Switch için piyasaya sürüldü. Warhammer 40,000: Mechanicus'u sıra tabanlı strateji ögelerini fantastik evreniyle hoş bir şekilde birleştirebilmiş, maceraya ve savaşa doyuran bir oyun olarak tanımlayabiliriz.
Eğer sıra tabanlı strateji gerektiren oyunları seviyorsan tam sana göre. Sıra tabanlı denilince aklına Heroes gibi oldschool, tarihi bir strateji oyunu gelmesin sakın. Bu oyunda sci-fi teması içinde, Star Wars'umsu bir evrenin sıra tabanında olacaksın. Oyunun tutorial kısımlarında “eyvah, şimdi yüz tane oyun mekaniği ile oyun beni darlayacak” diye düşüneceksin ama hiç öyle değil. Her bölümde hem ana haritada hem de savaş haritasında ünitelerinizi nasıl kontrol edeceğinizi akıcı ve basit bir şekilde anlatan, yormayan bir oyunumuz bu.
Oyuncular Adeptus Mechanicus'a bağlı Magos Dominius Faustinius rolünde oyuna başlıyor. İsme gel hele, kim ya bu Adeptus Mechanicus? Hemen anlatalım... Mars'ta yaşayan bir kabilemiz var, bu kabilemizin en büyük amacı da insanlığın sahip olduğu teknolojileri muhafaza etmek ve geliştirmek. Heh, bu kabilemizin ismi de Adeptus Mechanicus, yani mekanik insanlardan oluşan ve Mars'ta ortaya çıkmış bir ırk. Warhammer evrenindeki bazı teknolojik bebişler bu robotumsu elemanların ellerinden çıkıyor diyebiliriz.
Peki, sana bu hikayenin bir derleme olduğunu söylesek? Oyunun hikayesi özünde Hammer and Anvil romanına dayanıyor. Oyunda Adeptus Mechanicus denilen bu mekanik arkadaşlar, Necronların mezarlarına ev sahipliği yapan ve devasa bir ağ içeren Silva Tenebris'e iniş yapıyor. Bir Techpriest ve beraberindeki Skitarii ekibi ise serserilik yapıyor ve buradaki Necronların mezarlarını uyandırıyor. Birkaç ay sonra, yeni bir ekip gezegene iniyor ve önceki ekibe neler olduğunu araştırıyor. "Ulan" diyor, "bizim canımız tehlikede, acilen bir şeyler yapalım biz." Bundan sonra ise plan sende. Necronların uyanışı ile birlikte gezegenin sahip olduğu tüm teknoloji ele geçirilecek ve senin bir şeyler yapman gerekiyor.
Warhammer 40,000: Mechanicus 27 Ekim tarihinde ücretsiz, kaçırma sakın!
Gone Home (Xbox One)
Hazırsan bir korku oyunumuz daha çıkıyor fırından, taze taze, çıtır çıtır... Oyunu anlatmadan önce sana şunu sormak isterim, uzun bir seyahatten eve döndüğünde nasıl bir karşılama beklersin? Seni havaalanından gelip alan bir aile olur, seni evde heyecanla bekleyen bir eş olur, dönmeni dört gözle bekleyen bir kardeş olur... Düşün bakalım, çünkü Gone Home oynamaya başladığında da bu belirsizlikle karşı karşıya kalacaksın.
Gone Home, The Fullbright Company tarafından geliştirilen ve yayınlanan birinci şahıs bir keşif oyunu. Gone Home ilk olarak 2013'te Microsoft Windows, OS X ve Linux bilgisayarlar için, ardından Ocak 2016'da PlayStation 4 ve Xbox One için, Eylül 2018'de Nintendo Switch ve Aralık 2018'de ise iOS için piyasaya sürüldü.
Biz kimiz? Biz, evin içindeki nesnelerle iletişime geçebilen Katie'yiz ve tüm oyunu onun gözünden oynuyoruz. Kim bu Katie? Katie Greenbriar, Avrupa'da bir yıl eğitim gördükten sonra yurtdışından evine dönen bir hanım kızımız. Ne heveslerle, ne özlemlerle, ne heyecanlarla yurduna dönen bu genç kızımız yakın geçmişte vefat eden büyük amcasından babasına miras kalan dört katlı ve yirmiye yakın odaya sahip gizemli evlerine dönüş yaptıktan sonra bizim için asıl macera başlıyor.
Kızımız evine bir geliyor ve hiçbir şey beklediği gibi değil, ev bomboş... Hoppala, nerede bu insanlar? Ailemize ne oldu? Bu noktadan sonra yazacaklarım spoiler olacağı için devamı sende. Sana da evde olmadığımız süreçte neler yaşandığını tek tek araştırmak düşüyor. Sağda solda gördüğün eşyaları, gazete kupürlerini, kardeşinin bıraktığı gizemli notları, babana gelen mektupları falan okuyarak parçaları birleştireceksin artık.
Xbox One'da Ekim ayına özel ücretsiz olan Gone Home'u 1 hafta daha kütüphanene eklemezsen kaçıracaksın.
The Turing Test (Xbox One)
Sci-Fi sevenleri, teknoloji meraklılarını ve yapay zekayla ilgilenenleri buraya alalım, elimizde tam da senin ilgini çekecek bir oyun var! The Turing Test, Bulkhead Interactive tarafından geliştirilen ve Square Enix Collective tarafından yayınlanan birinci şahıs bir bulmaca video oyunu, içeriği ise bilgisayar biliminin öncüsü olan Alan Turing abimizin Mind dergisinin Ekim 1950 sayısında yayınlanan ve bir gün bilgisayarı gerçek bir insandan ayırt edilemeyecek kadar programlamanın mümkün olduğunu ve bu yüzden de ilerleyen dönemlerde insanlık için tehlike arz ettiğini ifade ettiği "Computing Machinery and Intelligence" başlıklı ünlü makalesinde bahsettiği bir terime dayanıyor.
Oyun Microsoft Windows ve Xbox One için 2016'da, PlayStation 4 için 2017'de, Nintendo Switch ve Stadia için de 2020'de piyasaya sürüldü. Oyunda Jüpiter'in uydularından biri olan Europa'da bulunan bir araştırma istasyonunda çalışan bir Uluslararası Uzay Ajansı (ISA) mühendisiyiz, ismimiz ise Ava Turing. Bolca bulmacayla dolu oyunumuzdaki bu bulmacalar kapıların kilidini açabilmemiz ve oyundaki diğer makineleri etkinleştirebilmemiz için gerekli, bu yüzden açık zihinle oynamamız gereken bir oyun.
Filmde 2001: A Space Odyssey'den esintiler ve The Terminator'dan arketipler yer alıyor diyebiliriz. TOM the AI tarafından kriyojenik dinlenmeden yeniden canlandırılan bir mühendis olan doğdumuz bu oyunda TOM bize yer ekibiyle iletişimin kesildiğini söylüyor ve onları bulmasına yardım etmemizi istiyor. Biz de yardım ediyoruz tabii ki. Europa'ya indikten sonra, astronotların en son görüldüğü robotik olarak inşa edilmiş üssün iç tasarımının yapıldığı ortaya çıkıyor, sonrasını senin yaşayıp görmen lazım. The Turing Test'i biz çok ilginç bulduk çünkü bolca ironi içeren, gerçeğin tepetaklak olabilmesine olanak sağlayan, sana bildiklerini sorgulatacak ve oynarken beyin fırtınası yaşatacak bir içeriği var.
Baştan söyleyelim, karşında Europa'nın tabanında oyuncunun robot olduğuna ikna olan bir bilgisayar olacak ve onu robot olmadığına ikna etmen gerekecek. Binlerce yıldır türümüz, bizi hayvanlar aleminden ayırmaya yardımcı olan şeyin ölüm korkusu gibi soyut fenomenleri ifade etme yeteneğimiz olduğu şeklinde aktarıldı. Yine de zekamız biyolojimize indirgenebilir mi? Evcilleştirilmemiş bir yapay zeka gerçekten zararlı mıdır? Bilgisayar çağında, Stephen Hawking gibi insanlar yapay zekaya yönelik vicdansız araştırmaların insan ırkı için bir tehdit oluşturabileceği konusunda uyardıkları için bu iki soru da yaşadığımız yüzyılda daha büyük bir önem kazandı. Bu soruların cevabına ışık tutmak istiyorsan oyunun indirme ekranına girmekle başlayabilirsin.
The Turing Test enteresan bir oyun, eğlendirirken düşündüren bu oyunu denemelisin.
Medal of Honor: Airborne (Xbox 360)
Medal of Honor: Airborne, II. Dünya Savaşı'nı konu alan birinci şahıs nişancı olarak oynanan Medal of Honor serisinin on birinci oyunu. Oyun EA Games tarafından geliştirildi ve 2007 yılının Eylül ayında Microsoft Windows ve Xbox 360, Kasım ayında ise PlayStation 3 için dünya çapında piyasaya sürüldü. Medal of Honor’la yıllardır tanışıyoruz; hepimizin bildiği, bilmese de en azından mutlaka duymuş olduğu bir oyun kendisi. II. Dünya Savaşı’nın acımasız ve vahşet dolu atmosferini oyunculara bu denli sunabilen başka bir oyun yok mesela. Oyunda öyle bir Normandiya Çıkarması yapmışlar ki, tekte geçebilene gazi maaşı verilmeli.
Oyundaki WWII atmosferini oyuncuya nüfuz ettirebilen bir diğer etken de oyunun içerisinde birçok çeşitli silahlara erişimimizin olması. MOH: Airborne kesinlikle çok başarılı bir silah yelpazesine sahip. Silahları yeniden reload etmek bile çok gerçekçi. Örneğin, M1 Garand’ın mermisini ne zaman istersek dolduramıyoruz, yok öyle bir lüksümüz. Mermileri belli paketlerden oluşma ve bu mermi paketi bittiği zaman Garand’ı doldurma imkanına sahibiz. Yanımızda ise bir tabanca, 2 tane tüfek, 2 çeşit el bombası taşıyabiliyoruz.
Hayat verdiğimiz ana karaktere gelirsek, kendisi çok havalı bir asker. Karakterimizin ismi Boyd Travers, kendisi ise oldukça başarılı paraşütçü bir piyade. Oyun boyunca bu askerimizin WWII esnasında yaşadıklarını tecrübe edeceğiz. Yani ama ne savaş... İtalya’dan Hollanda’ya, Fransa'ya ve Almanya’ya kadar savaşıyoruz. Bu yönden bize gerçeğine benzer bir savaş tecrübesi sunuyor. Oradan oraya savaşırken yoruluyoruz yahu. Airborne’da ilk dikkat çeken nokta ise grafikleri diyebiliriz. Grafik anlamında serinin diğer oyunlarına nazaran çığır açan MOH: Airborne, Unreal 3 motoru kullanılarak yapıldığı için oyun içerisindeki patlamalar, modellemeler ve çevrenin kaplaması büyüleyici güzellikte gözüküyor.
Özellikle o patlama efekti var ya, sanki gerçekten de savaştaymışsın hissini veriyor. Bir de fonda öyle müzikler var ki, savaşırken gaza gelmemek elde değil. Bir de oyun sadece tek kişilik olarak değil, çoklu oyuncu modunda da oynanabiliyor. EA daha sonrasında MOH’un ek görev paketlerini çıkartarak serinin devamını getirdi ve seriyi efsaneleştirdi. Airborne'u seride benzersiz kılan şey ise oyuncuların her iki modda da savaş alanında paraşütçü olarak nereye ineceklerini seçme yeteneği diyebiliriz. Bir oyuncu savaştığı haritaya inmeye başladığında oyuna nereden başlayacağını yönlendirebilir, inişinin hızını kontrol edebilir ve böylece düşmanlara karşı bir strateji hazırlayabilir. Bu avantaj sağladığı gibi dezavantaj da sağlıyor, çünkü inmeyi seçtiğin yerde öldürülme riskin var.
Hazırsan, Medal of Honor: Airborne serüvenine hemen başla.
Arcade Paradise (Stadia Pro)
Arcade Paradise, oynayana iş ve özel hayatı birbirinden ayırmayı gösterirken aynı zamanda farklı iş türleri arasındaki dengeyi öğretiyor. Baştan söyleyelim, bu oyun aşırı derecede 90'ların atari salonlarını özleten bir oyun. Sen de bizim gibi nostaljik şeyleri seviyorsanız 90'ların retro arcade macera dünyasında yönetilen bu simülasyon oyununu şiddetle öneririz. Oyunda Ashley karakterine can veriyoruz ve anahtarlarının bize verilmesiyle artık ailemizin çamaşırhanesinden sorumluyuz.
Hayatımızı idame ettirmek için eski püskü kıyafetleri yıkamak hayatın bize sunduğu seçenek ama biz bu seçenekte sıkışıp kalmak istemiyoruz ve çamaşırhaneyi tam da zevkimize uygun bir neonlu, şıkır şıkır bir arcade salonuna çevirmeye karar veriyoruz. İşte bizim maceramız da bundan sonra başlıyor. Yayıncı Wired Productions ve geliştirici Nosebleed Interactive, Arcade Paradise'ın 11 Ağustos'ta PlayStation 5, Xbox Series, PlayStation 4, Xbox One, Switch ve Steam, Epic Games Store ve GOG üzerinden PC için çıkış yapacağını duyurmuştu. Arcade Paradise şu an ise Stadia Pro'da ücretsiz!
Oyunda kendi oynanış mekaniklerine, hikayelere, görevlere ve ulaşılacak yüksek puanlara sahip 35'ten fazla atari bulunuyor. Oyunu oynarken "bu ne ya, enkaz devraldık" dememen için baştan uyarmak istiyoruz, oyun boyunca türlü türlü sorumlulukların var ve gerçekleştirmezsen sonucuna da razı olursun. Tuvalet temizlemekten yerleri silmeye, çamaşır yıkamaktan müşterilerle ilgilenmeye kadar her türlü sorumluluk sende.
Devrettiği çamaşırhaneyi batırıp babanı hayal kırıklığına uğratmak istemiyorsun ama aynı zamanda Grindstone kasabasına renk getirecek, aynı zamanda sana da ek gelir olacak bir şeyler de yapmak istiyorsun, bu yüzden hem oyun salonu hem de çamaşırhane olarak iş gören bu dükkanı eşzamanlı işletiyorsun. Kilidi açılmayı bekleyen 35'ten fazla oyunu oynayabilmek için oyun bizden oyun bol bol salonu dolabı kurmamızı istiyor. Oyunda mücadele ettiğimiz en büyük sorun ise iki işi yürütebilmek için zamanımızın kısıtlı olması, neticede tuvalet kendini temizlemiyor ve atılacak çöpler var.
Arcade Paradise bizim çok hoşumuza gitti, hem de ücretsiz! Şans ver derim.
A Plague Tale: Requiem (Xbox Gold)
İlk oyunun (A Plague Tale: Innocence) hikayesini kaldığı yerden devam ettiren, Fransız Engizisyon askerlerinden ve dünyaya Kara Veba'yı yayan fare sürülerinden kaçan Amicia ve Hugo de Rune isimli iki kardeşin macerasını bizlere dramatik atmosferinde dolu dolu yaşatan A Plague Tale: Requiem, Asobo Studio tarafından geliştirilen ve Focus Entertainment tarafından yayınlanan gerilim dolu bir aksiyon-macera hayatta kalma oyunu. Önceki oyununa benzer şekilde Requiem, üçüncü şahıs bakış açısıyla oynanıyor. Savaş sistemi önemli ölçüde genişletilmiş olsa da, oynanış büyük ölçüde ilk oyuna benziyor diyebiliriz. Öncelikle Amicia, düşmanları yaralamak için bıçak, kaya atmak için iş gören bir sapan ve zırhlı rakipleri kolayca yenmesini sağlayan bir tatar yayı gibi silahlarla donatılmış çıkıyor oyunda karşımıza.
Diğer oyuna nazaran bu oyunda, Hugo'nun oyundaki farelerle olan bağlantısının güçlendiği ve bu sayede onların sahip olduğu bazı özelliklere erişebildiği detayı da karşımıza çıkarılmış. Yeni oyunda eklenen mekaniklerden biri de, aynı farelerin yapabildiği gibi Hugo'nun da insan kanını kokusundan tespit edebilmesi, bu açıdan önceki oyundan daha farklı bir deneyim sunuyor bize. Yalnızca Hugo değil, Amicia tarafında da değişimler var. Mesela, Amicia artık artık doğrudan da savaşabiliyor, bu açıdan ilk oyundan bu yana baya gelişmiş.
Innocence'ı bitirdikten sonra muhtemelen hepimiz Amicia ve Hugo’nun kurtulacağını, artık mutlu mesut yaşayacağını ve sonlarının tatlıya bağlanacağını düşündük. Nitekim Asobo Studio ve Focus Entertainment bize resmen nah dedi ve düzlüğe çıkmadan önce daha çok yokuş olduğunu, aksine eskisine kıyasla daha fazla mücadele edeceğimizi bizlere Requiem ile gösterdi. Biz tam rahatladığımızı düşünürken oyunda bir anda işler sarpa sarıyor ve bu iki gariban kardeşin uzun sürecek seyahati başlıyor.
Hugo’nun hastalığının giderek ciddileşmesinin ve sağlığının kötüleşmesinin ardından Amicia kara kara düşünüyor, araştırıyor ve sonunda kurtarıcı bir çözüm buluyor. Hugo'nun hastalığını iyileştirebileceği düşünülen Vaudin isimli bir şifacının ismini duyduktan sonra Fransa'nın güneyine doğru uzun bir yola çıkıyor ve böylelikle oyuncular tekrardan kendilerini tehlike ve mücadele dolu bir yolculuğun ortasında buluyor. Hikayenin duygusal ve dramatik tonunu yakaladığınızda Requiem, içinde kaybolacağınız bir epik deneyim haline geliyor.
A Plague Tale: Innocence, 11 Ekim'den beri ücretsiz, sen hala indirmedin mi?
Senin için derlediğimiz haftanın ücretsiz oyunları yazısı ile birlikte her hafta ücretsiz mobil, PC ve konsol oyunlarını takip etmeyi unutma. GGWP!